Arkadaşlar benim aslında fikrimin olduğu bir konu olsa da çok tartışılan birkaç soruyu sizlere yöneltmek istiyorum..
Okul iş hayatına hazırlamalı mı ?
Okulun görevi nedir?
Okulun eğitim öğretim hayatımızdaki rolü nedir?
Öncelikle, bu konuyu özelden konuştugumuz için okuldan kastının üniversite oldugunu biliyorum. Cevap buna göre değişir çünkü
Üniversiteler elbette kişiyi iş hayatına hazırlamalıdır.
İlk öğretim, daha çok okuma yazma ve temel sayısal becerileri verirken, bir yandan ailede başlayan sosyal ve kültürel altyapıyı geliştirici eğitimlere odaklanır; burada amaç iyi bir birey ve vatandaş altyapısı oluşturmaktır.
Lise, kişinin ileride yöneleceği mesleğe altyapı hazırlayacak temel bilgi ve becerileri geliştirmeye yöneliktir. O nedenle sözel, sayısal, eşit ağırlık gibi daha yüzeysel dallara ayrılır. Örneğin mühendisler, doktorlar, kimyagerler, matematikçiler vb. aynı dersleri görürler; sayısal ve analitik ağırlıklı. Çünkü ileride yapacakları meslekler bu altyapıyı gerektirir.
Lise sonuna kadar, zaten iyi bir birey, iyi bir vatandaş ve de mesleğini iyi icra edecek karakterde kişilik oturtulmalıdır. Bunları üniversite yaşına kadar başaramayan bir eğitim sistemi, elinde sihirli değnekle üniversitede başaramaz. Başarır fakat çok çok düşük ihtimalle. Kişinin başına taş düşecek etkide güçlü bir şeyi tecrübe edinmiş olması lazım.
Üniversite ne yapar? Üniversite, liseye kadar aldığı o temel bilgileri bir alana, yani kişinin mesleğini icra edeceği alana yönelik derinleştirir ve geliştirir.
Üniversitedeki öğretim kısmının temel amacı budur. Bir mühendis adayı, araştırmacılık karakterini bu yaşa kadar kazanmış olmalıdır. Üniversite ise onu mesleğine yönelik araştırmalara teşvik etmelidir. Araştırma ödevleriyle, özelden örnek verdiğim mesela yılda x saat mesleki seminerlere katılma zorunluluguyla, naylon değil gerçek stajlarla vs.
Fakat ben saba balık tutmayı öğretiyorum balık vermem mantığıyla, öğrenciyi iş hayatına hazırlamama düşüncesi doğru değildir. Pratik bilgiden uzak, teoriye boğulmuş lisans eğitim sistemimizin en büyük yanılgısı da burdadır. Beton ve demirden başka malzeme bilmeden mezun olan inşaat mühendislerinin, iş hayatına adapte olup özgüvenini yakalaması 3-4 yılı bulabilmektedir. Bu öğrenciler, sana iş öğreteceğim bir de maaş veriyorum daha ne istiyorsun diyen küstah müteaahit zihniuyetin kucagına bırakılmaktadır sektörde. Ve de mezun inşaat mühendislerinin, statik projelendirme alanında çalışanlar haricindeki %90 ı boşuna okuduk psikolojisindedir. Ve çok yüksek oran da haklıdır da. Çünkü teknik ofis mühendisi olarak çalışan bir inşaat mühendisinin yağtıgı işi, endüstri ya da işletme mühendisi de yapabilmektedir; yapıyor da. Çünkü inşaat mühendisinin teknik ofiste çalışmaya yönelik onlardan bidlii tek fazla bir kaç beton demir bilgisidir. Sahaya ilk çıkan bir mühendis, sudan çıkmış balıktan da beterdir. Hele bir de stajında üstyapı görmemişse...
İnşaat mühendisliği özelinde konuşalım; iş hayatına hazırlamaktan kasıl elbette 10 yıl tecrübeli proje müdürü kıvamında adam yetiştirmesi beklenemez. Fakat en azından, visual basic gibi fantezi yerine ms project, primavera ya da ileri düzey excel öğretilebilir. Adam mezun oluyor çıktı almayı bilmiyor. Alçıpan nedir, ytong nedir bilmiyor. Basit bir izolasyon detayından bile bihaber. Bunları üniversitede vermek çok mu zor ? Liseye kadar çoktan öğrenmesi gereken Türkçeyi Tarih gibi dersler yerine, mühendislik tarihi, mega yapılar gibi derslerle insanların mühendislik ufku açılabilir. İnşaat yönetimi dersinde Leed sertifikası gibi çok gereksiz bir konu yerine ( lisans eğitimi için bence gereksiz konu) basit metraj ve adam saat bilgileri verilerek, ofis çalışanı olarak temel seviyeye hazırlanabilir. Çok değil haftada 2 saatlik uygulama detayları dersi verilse, sadece 1 dönemde çok ciddi malzeme bilgisi ile mezun olunabilir. En azıdnan 3-4 yıllık adaptasyon bu sistem ile 3-4 aya düşürülür. Dediğim gibi, excelde toplama çıkarma yapıp excel kullandıfgını sanan, Autocad ölçek mantıgını oturtamamış bir şekilde mezun oluyor. Bu doğru değildir.
Stajlar daha aktif ve sıkı denetlenerek, öğrencilerin uygulamaya yönelik bilgisi artırılabilir. Hatta stajlardan sınavlar yapılmalıdır, sözlü mülakatlar yapılmalıdır. Yapılan üniversite olabilir nadir de olsa.
Bizde 2 vize 1 final vardı. Kalan boşlukları da ödevlerle dolduruyorlardı. Ödevlerde sayfalar süren formüller. Bunun yerine, örneğin manş tüneli gibi zorlu mühendislik projeleriyle ilgili grup araştırma ödevleri verilebilir.
Özetle, iş hayatına hazırlamalıdır. Türkiye de bunu yaptıklarını düşünüyor hocalar fakat kendileri pratikten uzak oldugu için, malesef eğitim de genel olarak teoride kalıyor. Yani aslında eğitim sisteminin bizim ünivesitelerde de mantıgı iş hayatına hazırlamak. Doğrusu da budur yukarıda açıkladıgım gibi. Fakat sorun bunu başaramıyor olmamız.